Lüks bir otel. Lüks bir müşteri kitlesi. Asabi bir kadro. Aşka düşebilecek bir çift ya da, adını verdikleri etler gibi, ilişkilerini olduğu gibi, ham halde bırakabilecek bir çift. Her şey tamamen belirsiz.
Her köşesi ayrı bir hikayeye ev sahipliği yapan bu lüks otelde, hizmetin kalitesi kadar, asabi ve isyankar çalışanlar da dikkat çekici. Lüksün ve rahatlığın sınırlarını zorlaştıran bu mekanda, çalışanlar ve konuklar arasında garip bir uyumsuzluk hüküm sürüyor. Bu, aynı zamanda onların yaşadığı hayatın rengini değiştiriyor ve film boyunca karşımıza çeşitli halleriyle çıkıyor.
Merkeze aldığı çift ise, bir aşk hikayesi ya da yıkımın öyküsü olma potansiyeli taşıyor. İlişkilerinin geleceği, masalarında yer alan çiğ etler kadar belirsiz ve ham. Aşkı bulabilecekler mi, yoksa ilişkilerini olduğu gibi, ham ve çiğ bir halde mi bırakacaklar? İşte bu belirsizlikler, hikayeyi bir adım öteye taşıyor ve seyirciyi merak içinde bırakıyor.
Şu anda ne olacağına dair net bir bilgiye sahip olmasak da, perdenin arkasında neler olacağını öğrenmek için sabırsızlanıyoruz. Acımasız bir gerçek ya da tatlı bir aşk hikayesi mi bizi bekliyor, bilmiyoruz. Ancak bunu öğrenmek için oteldeki odalara, koridorlara, restorana ve her iki karakterin kalbine bir göz atmamız gerekiyor.
Kısacası, bu hikaye; lüks, aşk, belirsizlik ve ham etler üzerine dönen karmaşık bir yapıya sahip. Her bir sahnenin ardında yatan anlam ve detaylar, izleyiciyi etkilemeyi başarıyor ve merak duygusunu sürekli canlı tutuyor. Unutmayın, bu otel ve hikayesi sizin ne kadar izlemek istediğinize bağlı olarak size çok şey sunabilir.
