Raghu, 15 yıl önce ailesini acımasızca öldüren iki suçlunun peşine düşmeye karar verdiğinde, iyi ile kötü arasındaki karmaşık bir çizgi üzerinde dengeli bir yürüyüşe başlar. Bu yürüyüş, ister istemez onu öfke, acı ve intikam duygularının sınırlarında sürükler. Kendi adaletini sağlama arzusuyla, hedefine ulaşmak için her şeyi göze alır ve zamanla kendisini şiddete ve karanlığa teslim eder.
Her ne kadar ailesinin intikamını almak istese de, bu süreçte masumiyetini kaybeder ve gittikçe karanlık bir karaktere bürünür. Suçluları cezalandırmak için kendi eliyle adaleti sağlamaya çalışırken, var olan ahlaki değerlerinin ve kavramlarının sorgulanabilir olmasına neden olur. Ancak, izleyici Raghu'nun bu amansız intikam sürecinde duygusal ve manevi çöküşünü derinden hisseder.
Yanıtlarını bulmaya çalıştığı sorularla boğuşurken, Raghu'nun kendi içindeki yıkımı, izleyiciye kahraman ve kötü adam arasındaki ince çizginin ne kadar belirsiz olduğunu gösterir. Sonuçta, Raghu'nun hikayesi, adaletin ne olduğu, ne olması gerektiği ve en önemlisi, adaleti sağlamanın ne anlama geldiği konusunda izleyiciye bir dizi derin sorular sunar.
Kısacası, Raghu'nun hikayesi, iyi ve kötü arasında ince bir çizgi üzerinde yürümenin, bir insanın ruhunu nasıl etkileyebileceğine dair duygusal bir yolculuktur.
