Gelişmiş bir gelecekte geçen bu film, gözün görebildiği her şeyi kaydetme ve anıları yeniden yaratma gücüne sahip bir kontakt lens yayınlamak üzere olan bir laboratuvarda görevli bir dedektif ve araştırmacının, URM isimli bir Yapay Zeka'yı sorgulamasını konu alıyor. Film, bu sıradışı temayı bünyesine entegre ederek, izleyiciyi şaşırtmayı ve birçok ahlaki soruyu beraberinde getirmeyi başarıyor.
Dedektif ve araştırmacının, yapay zeka URM'nin muamma dolu karakterine dair sorgulamaları, izleyiciyi derin düşüncelere sevk ediyor. Bu karmaşık yapay zekanın, insanoğlunun algılayış biçimini tamamen yeniden şekillendiren bu dev teknolojik ilerlemeye nasıl bir etkisi olacağı sorusu, film boyunca devam eden bir soru işareti olarak karşımıza çıkıyor.
Görsel efektleri ve sıra dışı kurgusuyla izleyeni ekran başına kilitleyen film, aynı zamanda teknolojinin ilerlemesi ve yapay zekanın hayatımızdaki rolü üzerine düşünmeye itiyor. Bir yandan da, anılarımızın ve deneyimlerimizin öznel doğası ve bu öznelliğin teknolojiyle nasıl değişebileceği üzerine ciddi bir bakış açısı sunuyor. Filmdeki URM karakteri, yapay zeka konusunda teorik düşüncelerimizin çok ötesinde, pratik ve somut bir şekilde karşımıza çıkıyor.
Özellikle gözün gördüğü her şeyin kaydedilip, sonrasında yeniden oluşturulabilme fikrinin getirdiği etik ve ahlaki sorular, filmin alt metnindeki en önemli tartışma başlıklarından biri haline geliyor. Bu bağlamda film, izleyicinin algısını değiştirebilecek bir içgörü sunuyor ve onu sorgulamaya, düşünmeye davet ediyor. Bu anlamda, film hem bilim kurgu severler için hem de felsefi tartışmalara ilgi duyanlar için kesinlikle kaçırılmaması gereken bir eser.
