Geleceğin neredeyse eşiğinde, ekonomik bir kriz Güney Kore'yi etkisi altına alıyor ve sonuç olarak gecekondu bölgeleri ortaya çıkıyor. Bu tekinsiz bölgelerden ise hayatta kalabilmek için suç işlemeye başlayan bir grup genç insanın hikayesi karşımıza çıkıyor. Bu gençlerin çaresizliği ve hayatta kalma mücadelesi, seyirciyi derinden etkileyen, düşündüren bir hikaye örgüsü sunuyor.
Film, ekonomik krizin insana ve topluma olan etkilerini, umutsuzluğu ve adeta yok oluş sürecini sert bir şekilde yüzümüze çarpıyor. Bu beyaz perde eseri, sadece bir suç hikayesi anlatmıyor aynı zamanda sosyal ve ekonomik gerçekleri de gözler önüne seriyor.
Yoksullukla azap çeken gençlerin çaresizlik içinde suça başvurmaları, onların sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik olarak da ne denli büyük bir travma yaşadıklarını aktarıyor. Güney Kore'nin o güne dek karşılaştığı en büyük ekonomik krizden sonra ortaya çıkan bu tablo, seyirciye hem ahlaki hem de sosyal sorunları derinlemesine sorgulama imkanı sunuyor.
Filmde yaşananları gördükçe insan, hayatta kalmanın aslında ne denli zor olduğunu ve insanların çaresizlikler içinde hangi ahlaki değerlerden ödün vermeye başladığını daha net bir şekilde anlıyor. Bu film, seyirciye toplumsal sorunlara dair bir yandan umutsuz bir tablo çizerken, bir yandan da umut ışığı olabilecek çözüm yollarını arama çağrısı yapıyor. Şüphesiz bu film, uzun bir süre zihnimizden silinmeyecek türden.
