Eski bir Amerikan yağmur ormanında geçen film 'Blue Crush 2', Dana'nın annesinin anısını yaşatma hikayesini anlatır. Annesini çok genç yaşta kaybetmesinin ardından, Malibu'nun sakin sahillerinde geçen hayatı ardında bırakarak annesinin hayalini gerçekleştirmek üzere Jefferys Bay, Güney Afrika'ya doğru bir yolculuğa çıkar.
Sörf severlerin iyi bildiği üzere, Jefferys Bay dünyaca ünlü bir sörf noktasıdır ve Dana'nın annesi burada sörf yapmayı her zaman hayal etmiştir. Ancak kader ona bu şansı tanımayınca, bu hayali kızı Dana üzerinden gerçekleştirmeye çalışır. Dana, annesinin bu hayalini yerine getirmek ve onun anısını yaşatmak üzere yola koyulur.
Dana'nın bu yolculuğu sadece bir sörf macerası olmanın ötesinde, aynı zamanda kişisel bir dönüşüm ve özgürleşme yolculuğudur. Dana, annesinin kaybıyla başa çıkmayı ve aynı zamanda kendi hayatını anlamlandırmayı öğrenirken, aynı zamanda annesine olan özlemini ve bağlılığını da somutlaştırır. Her dalga, her sörf tahtası üzerinde geçirdiği an, annesinin anısını daha da derinden yaşamasını sağlar.
Blue Crush 2, Malibu'nun güneşlenmiş sahillerinden Güney Afrika'nın vahşi doğasına bir yolculuk olan bu film, kişisel hiçbir hayalin küçük olmadığını ve hayatın her anının önemli olduğunu hatırlatıyor. Bu film, izleyiciyi Dana'nın hikayesiyle birlikte, annesinin hayalini gerçekleştirme yolculuğuna çıkarır ve bu süreçte izleyici de Dana ile birlikte büyür ve öğrenir. Bu nedenle, Blue Crush 2 sadece bir sörf filmi değil, aynı zamanda kişisel dönüşüm ve öğrenme hikayesidir.
