1930'ların Amerikası'na dönersek, Bronx doğumlu genç bir adamın Hollywood'a taşındığını ve bir kadına aşık olduğunu görürüz. Ancak bu kadın, evli bir adamla ilişki içindedir. Bu durumun karmaşıklığı, filmin ana hikaye çizgisini oluşturuyor. Bu genç adamın hollywood'a olan taşınma süreci, yeni bir hayata adapte olma çabası, aşkı uğruna verdiği mücadele ve yaşadıkları acılar ile sevinçler, filmi izlerken bizleri de bu duygusal yolculuğa çıkarıyor. Film, dönemin Amerika'sını, özellikle de Hollywood'un parıltılı ama bir o kadar da acımasız dünyasını realist bir yaklaşımla betimliyor. Karakterlerin yaşadıkları karmaşık duygusal durumlar, bu dönemin toplumsal ve ahlaki yapısını gözler önüne seriyor. Filmde aşk, ihanet, başarı ve başarısızlık kavramları çarpıcı bir şekilde işlenmiş. Filmdeki oyunculuklar ise son derece başarılı. Bu karmaşık aşk üçgenini ve dönemin Hollywood'unu izlerken, izleyiciler her sahnede farklı duygulara sürükleniyor. Film, sadece bir aşk hikayesini değil, aynı zamanda bir dönemin sosyo-kültürel yapısını da anlatıyor.
