Brüksel'in acımasız bir suç çetesinin arka planına karşı kurulmuş öykümüzde, "Gigi" adındaki hırslı bir gangster ile asil bir ailenin kızı olan genç bir yarışçı olan "Bibi" arasında trajik bir aşk hikayesini izliyoruz.
Bu hikaye, iki ayrı dünyanın çarpışmasını, aşkın güçlü ve tutkulu doğasını ve toplumsal sınıf farklarının yarattığı çatışmaları irdeliyor. Ayrıca, sevginin belki de en umulmadık yerlerde bile bulunabileceğinin nüanslarını da anımsatıyor.
"Gigi", adeta bir anti-kahraman; hayatını tehlikeli ve yasadışı işlere adamış, ama bir yandan da Bibi'ye karşı hissettiği saf ve masum aşkın etkisi altında. Kendi dünyasının sert kuralları ve Bibi'nin asil köklerinden gelen özgürlük arzusu arasında sıkışıp kalmış bir karakter.
Bibi, yoldan çıkmış bu adama aşık olmasının getirdiği çelişkilerle boğuşurken, bir yandan da ailesinin ve sosyal çevresinin ondan beklentileriyle baş etmeye çalışıyor. İkisi de aslında farklı değiller; her ikisi de kendi dünyalarında var olmak ve bir yandan da o dünyaları bir arada tutmak için çabalıyorlar.
Bu filmde, tutkulu aşk ve acımasız suç dünyası bir arada sunuluyor. Sevgi ve suçun kışkırtıcı birleşimi, karakterlerin kişisel mücadeleleri ve asla pes etmeyen insan ruhunun gücü, izleyicinin duygusal bir yolculuğa çıkarılmasını sağlıyor. Film, görev ve aşk arasındaki ince çizgiyi, ikilemleri ve karakterlerin bu çelişkili dünyada nasıl hayatta kaldığını inceliyor.
