Amerikalı şair Emily Dickinson'ın hayat hikayesi, erken okul çağlarından itibaren yaşadıklarını ve daha sonra tanınmayan bir sanatçı olarak içine kapanık yaşamını beyaz perdeye taşıyan bu film, kesinlikle izlenmeye değer. Bu hikaye, Dickinson'ın erken yaşlardan itibaren şiire olan tutkusunu, içindeki sanatçı ruhunun nasıl şekillendiğini ve ne yazık ki yaşadığı dönemde pek de değer görmeyen yeteneğini sonuna kadar gözler önüne seriyor.
Film, onun sıradışı hayatını ve onun şiirlerindeki derin duygusal karmaşayı ve aynı zamanda toplumun kadınlara yönelik engellerini başarıyla aktarıyor. Emily Dickinson, dünyaya kapılarını kapatan, ancak kaleminden dökülen duygularla birçok hayatı etkileyen bir şair. Filmde, Dickinson'ın erken dönemlerinde edindiği eğitimin, sonraki yıllarda yazdığı şiirlere ne denli etki ettiğini de görüyoruz.
Tüm bunların yanı sıra, filmin en çarpıcı yanlarından biri de Dickinson'ın rengarenk hayal dünyasını ve içine kapanık yaşamının, dönemin sosyal normlarına meydan okuyan sıradışı bir kadın oluşunu vurgulaması. Onun yazdığı her cümlede, hissettiği her duyguda sanatın nasıl bir yolculuk olduğunu görebiliriz. Hayal gücünün sınırlarını zorlayan bu film, Emily Dickinson'ın ölümsüzleşmiş şiirlerine yeni bir bakış açısı kazandırıyor ve onun geniş hayal gücünün bir resmini çiziyor. Bu etkileyici dram, Emily Dickinson'ın iç dünyasını ve döneminin toplumsal baskılarıyla nasıl mücadele ettiğini anlatırken, izleyenleri de bu sıra dışı yolculuğa davet ediyor.
