1972 yılında, Ohio'nun Youngstown şehrinde sıkı sıkıya bağlı bir hırsız çetesinin, dönemin Amerika Başkanı Richard Nixon'ın gizli fonundan 30 milyon dolarlık illegal bağış ve şantaj parasını çalmaya çalıştığı bir öyküyü izlemekteyiz. Bu zorlu ve tehlikeli girişimden hayatta kalmanın yolunu bulmaya çalışan bu hırsızların serüveni, çok katmanlı bir hikayeyi beraberinde getiriyor. Film, çetenin lideri ve çetenin diğer üyeleri arasındaki ilişkileri ve çatışmaları derinlemesine incelerken, izleyiciyi de psikolojik bir yolculuğa çıkarıyor.
Ayrıca, Nixon’ın gizli fonunun varlığına dair bilgiyi ortaya çıkaran ve çetenin hedefi haline gelen bu fon üzerinden, film, dönemin politik atmosferine de ışık tutuyor. Söz konusu para, Nixon'ın yolsuzluklarına ve döneminin Amerikan politikasının karanlık yüzüne dair daha geniş bir resim çiziyor.
Film, yalnızca bir soygun hikayesi olmanın ötesinde, Amerikan tarihinin kritik bir dönemine ayna tutan, politika ve yolsuzluğun iç içe geçtiği bir döneme odaklanıyor. Dolayısıyla hikaye bir yandan suç dünyasının psikolojik dinamiklerini işlerken, diğer yandan politik tarihe dair çarpıcı bir bakış açısı sunuyor. Bu, izleyicinin hem nefes kesen bir maceraya hem de derinlemesine bir tarihi analize tanıklık etmesine olanak sağlıyor. Bu yüzden sadece bir soygun filmi olarak değil, aynı zamanda politik bir drama olarak da değerlendirilebilir.
