Bu belgesel, zengin ve ünlü ailelerin çocuklarını Amerika'nın en prestijli üniversitelerine sızdırmak için yapılan bir dolandırıcılığın arkasındaki beyini araştırırken, tarihsel canlandırmaları kullanıyor. Hikayenin çarpıcı yönlerini belirginleştirmek ve izleyicilerin konuyla daha derinden bağlantı kurmasına yardımcı olmak için tercih edilen reenactments yöntemi, belgeseli izlerken insanın ilgisini sürekli canlı tutuyor.
Belgesel düzgün bir şekilde araştırılmış ayrıntılarla ve karmaşık karakter analizleriyle dolu. Farklı ailelerin çocuklarını bu seçkin eğitim kurumlarına sokma çabalarını ve bu süreçteki etik sınırların nasıl aşıldığını keskin bir şekilde ele alıyor. İzleyicileri, adeta bir takip macerasına sürükleyen bu olay örgüsü, Amerikan eğitim sistemine dair sorgulamaları da beraberinde getiriyor.
Belgeselde, yüksek sosyeteden aileler ve ünlülerin çocuklarının hayatlarının ne kadar kolaylaştırılabileceğinin ve etik değerlerin nasıl çiğnenebileceğinin canlı bir portresi çiziliyor. İzleyiciye, son derece rekabetçi ve kıyasıya mücadele gerektiren Amerikan üniversite kabul sürecinin karanlık bir yüzü gösteriliyor, bu noktada belgesel, hırs ve para gücünün yanı sıra, ahlaki değerlerin ve eşitliğin de önemine dikkat çekiyor.
Özellikle eğitim sistemi ve etik değerler üzerine yapılan genel değerlendirme, belgeseli son derece düşündürücü ve anlamlı kılıyor. İzleyicinin kendi çıkarımlarını yapabilmesi adına yeterli alan bırakan bu belgesel, aynı zamanda da etkileyici bir hikayeyi anlatılıyor. Amerika’daki üniversite kabul süreçlerinin ve var olan adaletsizliğin eleştirel bir bakışı olan bu belgesel, izleyicinin düşüncelerini derinden etkileyebilir.
